Ülkemiz, AKP iktidarında büyük ülke, liderimiz de dünya lideri olma yolunda hızla ilerliyor. Gerçi 7 Haziran’da hafif bir tökezler gibi olduk ama sayın halkımız dönen dolapların farkına çabuk varıp hemen toparlandık. Şimdi; büyük bir istikrar ortamında baş döndürücü bir hızla muasır medeniyetler arasındaki yerimizi almak üzere dev adımlar atıyoruz.
Davudi sesli Davutoğlu başbakanımız böyle söylüyor. Allah’ın izni ve İsrail’in de yardımıyla önümüzdeki engelleri birer birer aşacağız. Ha bu arada bazı münafıklar, bazı sorunların olduğunu söylüyorlarmış, olsun bu kadar muhalefet her faşist ortamda dahi olabilir.
Askerlerimiz ve güvenlik güçlerimiz kendi topraklarımızı kurtarmışlar. Dünya’nın en güçlü ordusuna sahibiz ya bu yeter, öbürleri küçük işler. Her gün aslan gibi vatan evlatları şehit olup anaların, eşlerin yüreklerinin dağlanması, bebeklerin öksüz kalmaları küçük işler. Değil mi ki, askerlik yan gelip yatma yeri değildir, maksat devlet büyüklerimizin çocukları ve eşleri ile uğraşmasınlar.
Halkın oyu ile gelmişler, illa zeka, bilgi ve yetenek mi gerek? Bir de, bazı geri zekalılar stratejik derinlik ve sıfır sorunun ne demek olduğunu bilmeden, kalkıp dış politikamızı yerden yere vurarak ülkemizi uluslararası platformda zor duruma sokuyorlar. Üstelik bir de gazeteci denilen bazı kendini bilmezler sırlarımızı ifşa ederek devlet büyüklerimizin geleceğini tehlikeye atıyorlar. Ama ülkemizin itibarı öyle yüksek ki, bu olanlar küçük işler olarak kalıyor.
Haliyle biz bunları, böyle hadlerini bildirmeden, bu yaptıklarının bedelini ödetmeden bırakmayız. Bu durumda buluruz bir savcı veririz bir talimat “at bunları içeri, uydur bir suç şöyle çetrefilli bir şey olsun, yatsınlar bir kaç ay, Anya’yı Konya’yı anladıktan sonra salıverirsin” deriz. Tabi, bunlaaaar şimdi itiraz etme noktasında bağırıp çağıracaklar biraz gürültü koparacaklardır. Biz de, söyleriz Bülent Arınç’a, ne dediği belli olmayan bir açıklama yap diye, bu arada epey zaman geçer.
Biz bu adımları atarken dış mihraklar haliyle boş durmayacaklardır. Söyler başbakanımız; bunlar küçük işler “Biz, büyük bir ülkeyiz ve ileri demokrasi kurallarının uygulandığı ülkemizde gazetecilik yaptı diye hapiste olan kimse yoktur.”
Buzdolabı ne işe yarar? Ben hatırlarım rahmetli anam anlatırdı. Daha çok küçükken Seyhan nehrinin hemen kıyısındaki evimiz, Adana’yı sel basınca sular altında kalmış. Anam ile Babam yeni alıp daha taksitlerini ödeyemedikleri buzdolabını ahşap evimizin ikinci katına kanter içinde çıkarıp çamurlu sulardan kurtardıktan sonra tam nefes alacaklarken anam, oğlum!!! diye alt kata kendini zor atmış. Çünkü, telaştan beni orada unutmuşlar. İşte buzdolabı denince aklıma hep bu hikaye gelirdi. Şimdilerde ise, öldürülen bebeklerin kokmasın diye saklandığı bir morg olarak geliyor gözlerimin önüne ve saplanıyor beynimin bir yerine. Kuşkusuz bunlar küçük işler zira, biz müreffeh bir ülkeyiz buzdolaplarımız ithal yiyeyeceklerle dolu.
Bir tutturmuşlar; sağımız solumuz herkesle kavgalıyız diye. Yahu! herkes kim? Heeeeyt!!!! Diye bir giriştik mi, hepsini dize getiririz. Bakın işte İsrail’e, bir van münüts çektik nasıl efendi çocuk oldular. Hem siz anlamazsınız bu işlerden dış politika böyle bir şeydir. Hatırlayın, bir ara AKP kurucularından Abtüllatif Şener’e sormuşlardı: “siz şöyle, böyle deyip Tayyip bey’e muhalefet ediyorsunuz ama, bakın nasıl konuştu adamların yüzüne karşı?” Şener şöyle yanıtlamıştı;” İsrail, Tayyip bey’in ne dediğine değil, ne yaptığına bakar.” Gördünüz mü, küçük işlerle devlet adamlığının farkını?
Bir de başımıza Putin diye bir adamı sardılar. Adam kendi ülkesine ve Dünya’ya karşı uyguladığı politikalarla sıkışmışken bir uçağı düştü diye hababam bize sardırdı. Ambargo, yaptırım derken epey panik olduk. Allahtan elimiz dar değil. Verdik üsleri orayı burayı Amerika’ya Avrupalılara onlar da geçti arkamıza. Vermişiz falan, ulusal onur filan, ne demek yahu! Buna haysiyetli dış politika denir, nasıl mos mor ettik Putin’i hiç sesi çıkıyor mu?
Bunlar da ne kadar meraklı imişler meğerse; ulan gemisini uçağını alan geldi İskenderun körfezine dur bakalım n’oolcek. Bize de dediler siz karışmayın, alın tankınızı askerinizi gidin buralardan, uçurmayın uçaklarınızı dinlensin biraz çocuklar. Allahı var çok israr etti Cumhurbaşkanımız, “ben çıkmam bu Irak topraklarından, bak Türbeyi taşıdık neler geldi başımıza” dedi. Ama n’aapsın, adamlar misafir teee nerelerden gelmişler kıramadı haliyle, aldık malzemeyi geldik geri alnımızın akıyla. Bunlar küçük işler, bakın memlekette muhtarlar nasıl da mutlu.
Aylardan Ocak, kış geldi doğal olarak. Ne olacak? Kar yağacak tabi. Kar yağınca ne olur? Okullar kapanır ve uçaklar rötar yapar. Kardeşim, bu mesele artık bizim geleneklerimiz ve hayat tarzımız içinde yerini almamış mı? Almış, eee! O zaman bu yaygara ne?
Efendim, şimdi bu kar yağma noktasında gelişen olaylar ve uçak rötarları konusunda arkadaşlarımız kapsamlı çalışmalar yürütüyor. Başbakanımız da söyledi, arkadaşlara verilen talimat gereği sorunu aşmak için gerekenler yapılacak. Senenin yarısından fazlası kar altındaki İskandinav ülkeleri, Kuzey Amerika’daki bazı havaalanları hatta Okyanus geçen pilotların gözünün nuru Grönland havaalanlarının nasıl açık kalabildikleri en sonunda belli oldu. Adını vermek istemeyen bir yetkili; “Aslında bizim bu konu ile ilgili bir sorunumuz yok. Ama bize, havacılık denince sadece havaalanı inşaatı yapmaya odaklanacaksınız ve bu yolla hem tabiatın, hem de milletin A.....koyacaksınız şeklinde talimat verildi”dedi. Sakın inanmayın, bunlar küçük ve tehlikeli işler, zira biz büyük devletiz ve bu talimatları verenlerin hepsinin paralel olduklarını tespit edip haklarında işlem başlattık.
Zaten yakında ne sorun, ne muhalefet ne de gazeteci falan kalmayacak. Hepsi tek bir merkezde toplanıp Beştepe’den yönetilecek. Böylece sayın halkımızın kafası karışmayacak. Bu sayede ülkemiz kalkınmış zengin bir ülke haline gelecek. Bu konuda HİTLER ALMANYA’sını örnek almış bulunuyoruz. Gerisi küçük işler, VİZYON dediğin tam da budur işte!!!!