Türk Hava Yolları son yıllardaki inanılmaz büyümesi ile sürekli gündemde olan bir kuruluşumuz. Hal böyle olunca, işin mimarı oldukları düşünülen kişilerin, başta ‘yandaş medya’ olmak üzere tüm basının ilgi odağı olup parsayı toplamaları ve bu yolla büyüklerinin gözüne girmeleri son derece doğal… Zaten alımlardaki komisyonlar yeter bu takdire ama bir de istikbal var Ankara’da bir yerlerde. Eh! hakları, fazlaları var eksikleri yok allah için...
Benim de tüm üst yöneticilerin yazı ve demeçlerini takip etmek gibi bir alışkanlığım var. Yıllardan beri devam ettirdiğim bu alışkanlık nedeniyle neler öğrendim onlardan neler? Ülkemizde uçmayan bırakmayıp yıllardır THY’yi “Avrupa Şampiyonu” yapan Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Bey, birbiri arkasına verdiği demeç ve açıklamalarda bulunduğu geçtiğimiz günlerde hem yazarımız Süleyman Şen’e hem de Milliyet Gazetesi’ne oldukça önemli şeyler anlatmış.
Siyasete kenarından bulaşıp modaya uyarak o da çakmış Paralellere… Telefonlarını dinlemişler ve bu ahlaksızlıkmış. Kardeşler arasında nifak da çıkarıyorlarmış bunlar. Yani, hem giydiriyor, hem de ne olur, ne olmaz diye “biz kardeşiz” diyor. Ve yine o tarihi açıklamada hukuk kitaplarına girmesi gereken bir fikri ortaya atıyor. “Adalet, devletin koyduğu normlar çerçevesinde uygulanmalı.” İyi ki, RTE duymamış bu açıklamayı, yoksa halimiz ne olurdu? Sayın beyefendi! Adalet sizin dediğiniz gibi değil, uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde uygulanmalı ve ugulanmaktadır. Düşünebiliyor musunuz, 16 yaşındaki çocuğu ağzından çıkan tek bir sözcük için tutuklayan devlet normlarının uygulandığı bir ülkede yaşamanın nasıl bir facia olduğunu?
Devletin kurumlarındaki uygulamaların tartışılamadığı, halkın vergilerinin nasıl harcandığını araştıran Sayıştay raporlarının egemenliğin merkezi TBMM’ye gelmediği, alımlardaki komisyonların hiç konuşulmadığı bir ülkede, istediğiniz gibi demeç verir, sallar durursunuz. Hele birilerinden duyup yerli yersiz kullandığınız destinasyon, HUB gibi yabancı sözcüklerle de oldukça fiyakalı görünürsünüz.
Milliyet gazetesindeki açıklamalardan “wide body denen iki katlı geniş gövdeli uçak da almak istiyoruz.” müjdesini alınca çok sevindiğimi itiraf etmeliyim. Ancak, okuduklarıma hayret ettim. İnsaf yahu! Bunca yıldır THY gibi bir şirketin yöneticisi olacaksın ve hala bu işin terminolojisinden bihaber olacaksın. Neresini düzeltelim bilmem. Bir uçağın ‘wide body’ olması için iki katlı olması gerekmez. Ayrıca aynı cümlede aynı sözcüğün “wide body ve geniş gövdeli” diye hem Türkçesi, hem de İngilizcesi söylenmez. “Dar gövde” diye bir tanım vardır ama genellikle uçakların küçüklüğü “koridor sayısı” ile anlatılır. Eğer böyle bir havayolunun başında iseniz ve konuşmayı çok seviyorsanız bunları öğrenmeniz gerekir. Bakarsınız cin bir gazeteci yarın size uçakların ağırlıklarına göre kaça ayrıldığını ve “wake turbulence”in ne anlama geldiğini soruverir. Bu duruma ne demeli bilemedim. Cehalet mi yoksa önemsememek mi? Ama siz bunları bırakın ve öğrenin, hem de pilotlara sorarak değil. Zira onlar kafanızı iyice karıştırırlar. En iyisi, sekreterinize rica edin Wikipedia’dan bir çıktı alıp size versin.
Diğer bir demecinizde 2018’e kadar 1800 pilota ihtiyacınız olduğunu belirtmişsiniz. Doğrudur, zaten şu andaki pilot sayısına ve gelecek planlarına bakılırsa ihtiyaç açıkça görülüyor. Ancak hiçbir dönemde, hiçbir havayolu şirketinde yüzde 15-20 büyüme görülmemiştir. Zira işin fıtratında büyük risklerle karşılaşma olasılığı vardır. Hadi diyelim ki, sen fıtratı boş ver, bize pilot lazım. Peki o zaman elindeki pilotları en tecrübeli ve verimli çağlarında neden şirketten ayırıyorsun. Bunlar her 6 ayda bir düzenli sağlık kontrolünden geçmiyor mu? Eğer sağlığı elveriyorsa bırak uçsun. Başka sorunları varsa oturur konuşur, “seninle çalışmak istemiyoruz” dersin olur biter. Nasıl olsa sendika da kalmadı ki, mahkemelerle ve tazminatlarla uğraşasın. Zaten çoğu hemen başka bir şirkette işe girecek seninle didişip adını kötüye çıkarmak istemez. Ayrıca bu işin çok değişik bir yararı var sana. Yönetim olarak hep bu pilotların burnunu sürtmek istemez misiniz, işte fırsat; “akıllı olun siz de iki yıl daha uçun” mesajını bundan daha iyi nasıl verirsiniz?
Aynı demeçte ‘THY’nin yatay uçmayıp tırmanışına devam edeceğini’ söylüyor Hamdi Bey… Bu yaşa geldik bir şey daha öğrendik, yahu! Ona “düz uçuş” derler düz uçuş... Siz en iyisi, bu işleri bırakın da çok dikkatli ve seçici davranarak bir Hollywood yıldızı bulun reklamlarınız için…
Bu arada yeni uçak alımlarını ülkemizin 2003 yılından beri ekonomik refah içinde Avrupa’nın büyüyen ülkeleri içinde olup sosyal standartlarındaki yükselme ile açıklamış sayın Topçu. Gülmek mi lazım yoksa ağlamak mı bilemedim. Devletin resmi rakamlarıyla işsiz sayısı 10.5 milyonu bulmuş ve genç işsiz oranı yüzde 19.1 olmuşken, böyle bir iddia ancak bizim ülkemizde ortaya atılır. Hani yarımız değil, hepimiz salağız ya... Yoksulluk sınırının asgari ücretin iki katı olduğu ülkelerde zaten hep havaalanı ve köprü yapılıp bol bol uçak satın alınır. Biz bu filmi kaç kere gördük beyler... Biri çıkar da “bunca uçak almanın mantığı ne” diye sorarsa, “bahanemiz bu” demek için bu kadar telaşa gerek yok. Size hesap soracak bir irade mi var bu ülkede?
THY’nin Skylife isimli dergisinin Aralık sayısında Ebola virüsü ile ilgili bilimsel bir makale okudum. Oldukça doyurucu olan bu yazının da eksik bir tarafı var. Sayın Temel Kotil’in, geçenlerde yaptığı “Ebola ciddi bir hastalık değil, sadece bulaşınca öldürüyor” şeklindeki bilimsel saptamasına maalesef yer verilmemiş.