Doğal Karar Vericiler
Konu ile ilgili hiçbir eğitimleri olmadığı halde yaşadığı ve çalıştığı ortamlarda verdikleri tutarlı kararlarla birçok problemi çözebilen kişilerin varlığı ve başarı oranlarının yüzde 95 civarında oluşu araştırıcılara ilginç gelmiştir. 1980’lerde itfaiye şefleri, gemi kontrol personeli, tank takım komutanları, havayolu pilotları, acil servis doktorları, işadamları ve mahkeme jüri üyelerinin gözlenmesiyle doğal karar verme yetisi (naturalistic decision making) hakkında bazı ipuçları elde edilmiştir. Bu kişiler, zaman darlığının olduğu dinamik bir ortamda ve yetersiz bilgi akışının olayı net biçimde kavramaya elvermediği koşullarda bile doğru kararlar verebilmekte, değişen durumlara göre amaç ve hedeflerini de değiştirme esnekliğini gösterebilmektedirler. Ama gene de buna çok güvenilemez; özellikle konu üzerinde formal eğitimi olmayan karar vericiler, repertuvarlarında bulunmayan umulmadık durumlarda açmaza düşebilir, tuhaf (bizar) hipotezler kurup yanlış kararlar verebilir. Bazıları da bir senaryoya kilitlenip diğer çözümleri gözardı edebilir. Bu nedenle liderlik, koordinasyon, durum muhakemesi, stresle başetme, hatalı tutumları kontrol etme gibi konu başlıklarını kapsayan bir karar verme eğitimi çok önemlidir. İdeal karar vericiler, yetenekli, tecrübeli ve eğitimli kişilerdir. Ayrıca, inisiyatif alarak tek başına karar verebelidikleri gibi, gerektiğinde takım çalışmasını ve grup kararını yeğleyebilirler.
Bir yangında iyi performans göstermiş olan bir itfaiye şefi ile olayın hemen sonrasında yapılan görüşmede, karar verme öncesindeki süreç sorulmuş, şef aklına ilk gelen fikri uyguladığını söylemiştir. Şefin çeşitli alternatifleri gözden geçirmeden nasıl böyle doğru bir karar verebildiği şaşırtıcıdır. Ama şu da bellidir ki, birkaç saniyede kolayca verilmiş gibi görünen bu kararın ardında, yılların deneyimleri, pekiştirilmiş sezgi birikimi, adı konulmamış gizil yetenekler vardır. Şef bu kısacık zaman içinde, bilgileri işlemiş, risk analizi yapmış, mevcut olanaklarını da göz önünde tutarak en doğru kararı vermiştir. Eğer yeteneksiz, dengesiz, kompleksli, sezgileri tutarsız, deneyimleri az bir kişi olsaydı, zaten şeflik pozisyonu kazanamayacaktı.
Doğru Teşhis: Böyle kişiler durumu bir kez kavrayıp adını koyduklarında, alternatifleri süratle eleyip doğru karara hemen varabilirler. Çocukların sokaktaki küçük dalaşmalarında da, askeri pilotların düşman uçaklarıyla angajmanlarında da öncelikli konu olayı doğru teşhis etmektir. Karşınızdakinin niyetini, muhtemel hareket tarzını (saldıracak mı, kaçacak mı, hile mi yapıyor?) doğru kavrayabilirseniz, kararınız isabetli olur. Futbolda “oyunu doğru okumak” olarak bilinen bu olgunun ardından doğru kararı da verebilmek gerekir.
Doğru karar, doğru eylem: Teşhis ve karar mekanizmaları çoğu zaman birlikte ve otomatik çalışır; tehdidin ve amacın çok belirgin olmadığı bir karmaşada, en mükemmel çözümün değil, en işe yarar (fonksiyonel) olanın seçilmesi çoğu zaman yeterlidir. Bazen kaçmayı, bazen hiçbir şey yapmamayı (durmayı) da kapsayan doğru kararlar egoyu tatmin etmeyebilir, tribünlerden alkış da almayabilir. Ama bunu komplekse kapılmadan yapabilen çocuklar da, sıradan insanlar ve eğitimsiz liderler de vardır ve bu işlevsel kararlarıyla hem kendilerini, hem başkalarını esenliğe götürebilirler. Naif doğal karar vericiler bunu nasıl yapabildiklerini bilmezler, sorulduğunda açıklamakta zorlanırlar; entelektüel birikimi olan doğal karar vericiler ise süreci ve felsefesini ayrıntılarıyla anlatabilirler.
Verilen kararın doğru ve kaliteli olması kadar, süratli olması da önemlidir. Saniyelerle ölçülen zaman baskısı altındaki bir hava trafik kontrolörünün karar vermesi çok zor ve streslidir. Buna karşılık bir açık deniz kaptanı bir kritik bir durumda karar için görece geniş zamana sahiptir; çeşitli kanallarla istişarelerde bulunma, komuta grubuyla muhakeme yapma imkânları vardır. Bir diğer ayrıntı da, karar vericilerin, kritik durumun dışında olduklarında (daha az stres nedeniyle) daha isabetli kararlar verebildikleridir.
Bilimsel incelemeler, karar verme sürecinin 2 aşamalı olduğunu göstermiştir: Doğru Teşhis ve Eylem. Doğru teşhis ise 3 teknik ile yapılmaktadır:
1. Benzeştirme / eşleştirme,
2. Mukayeseli muhakeme,
3. Zihinsel simülasyon.
Bu tekniklerden en çok kullanılanı benzeştirme’dir. Problemin çözümüyle ilgili olarak kişinin kafasında eskiden beri yer etmiş, doğruluğu onaylanmış kalıplardan biriyle benzerlik kurulur veya eşleştirilir (matching). Çoğu zaman bilinçdışı gerçekleşen bu süreç, bazen bilinçli olarak da işletilebilir. Havacılık, denizcilik ve tıp gibi alanlarda ‘acil durum uygulamalı eğitimlerinin’ amacı da budur; kişilerin kritik durumlara âşina olmalarını ve otomatik biçimde doğru teşhis ve doğru eylem kararlarını dar zaman dilimlerinde vermelerini sağlamak. Örneğin bir pilot uçağında kumanda dışı tırmanış kaybı, yana yatma veya motor sesi değişikliği fark ettiğinde, belleğinde bu durumlarla ilgili depo bilgileri tarayacak, benzerleriyle eşleştirecek ve otomatik gibi görünen bir kararı ivedilikle verecektir.
Bu süreçte doğru yargı için mukayeseli muhakeme de kullanılabilir. Ama en ilginç teknik zihinsel simulasyon’dur. Karar verici, zihninde benzeştirecek hazır şemaların bulunmadığı kritik durumlarda, olayın şimdiki görünümünü öyküleştirir. Elindeki bilgi parçalarını da kullanarak “bu hikâye olsa olsa şöyle gelişir, böyle sonlanır” diye, filmi ileri-geri sararak senaryoyu kafasında canlandırır ve buna göre teşhis koyar.
Doğal karar vericiler belki güçlü sezgilerine ek olarak, kendi alanını ilgilendiren çok hikâye bilen, olayların içinde pişmiş, ve bu sâyede küçük ipuçlarından sonucu tahmin edebilme yetisi kazanmış kişilerdir. Bazı insanların böyle yetenekleri gerçekten vardır, ama çoğu insanın da yoktur! Böyle yetileri olmadığı halde, kendilerini ‘tanrı vergisi sezgilere sahip, insan sarrafı’ ve hep doğru kararlar verebilen kişiler zanneden, egosu şişkin bazı insanlar ciddi problemdir. “Kendini gemi sanan sandal ilk fırtınada batar” atasözü doğrultusunda, gerçek yaşam bu kişilere bazı dersler verir; ama bu derse gelinceye kadar yakınındakilere zarar vermeleri olasıdır. İdeal durum, insanın kendi meziyetlerini de, zaaflarını da dürüstçe kabullenebildiği bir içgörüye sahip olmasıdır.
Havacılıkta iyi pilotların seri ve doğru kararlar veren kişiler olduklarına ve bunun da yılların deneyimleriyle kazanıldığına inanılmıştır. Bu, pek çok tehlikeli uçuş pozisyonunu atlatarak dersler çıkarabilmiş pilotlar için doğrudur; ama incelemeler, uzun yıllar boyu uçuş yapmış her pilotun doğru kararlar verme yetisine sahip kişiler olmayabileceğini, sadece uçuş saati kabarıklığının deneyim göstergesi sayılmaya yetmeyeceğini göstermiştir. Yıllar boyu pek çok kritik olayda ölümün kenarından dönmüş kişiler, çok deneyimli-usta karar vericiler de olabilir; şansını çok zorlayıp sınıra dayanmış risk düşkünü, sakar çekirgeler de olabilir...
Yararlanılan Kaynaklar:
1. Human Performance and Limitations. Oxford Aviation Training. Published by Jeppesen GmbH, Germany
2. Michael L BARNETT, Risk Management training: the development of simulator-based scenarios from the analysis of recent maritime accidents.
(Devam Edecek...)