|
|
HAVACILARIN ORUÇLU OLMASI
|
|
|
|
|
Ramazan ayı boyunca ev, iş ve araç kazalarında artış olduğu bilinmektedir. Uzun yaz günlerinde 16 saat aç ve susuz (sigara tiryakileri için nikotinsiz) kalmanın vücudunu ve beynini etkilemediğini samimi olarak söyleyenler var; ama bu sübjektif his ne kadar doğrudur? Orucun manevî hazzıyla etkilenmediğini düşünenler de mutlaka sinsi fiziksel ve zihinsel zafiyetler içinde olabilirler. En başta vücudun yeterli sıvı alamamasına bağlı dehidrasyon; ilâveten kan şekeri düşmesine bağlı hipoglisemi durumlarının bir dizi performans kaybı belirtilerine yol açacağı kesindir. Kan basıncında düşme, reaksiyon zamanında uzama, kas gücünde azalma, koordineli hareketlerde, görme keskinliğinde, dikkat ve bellekte bozulmalar mutlaka az veya çok ortaya çıkacaktır. Tahammülsüzlük, sinirlilik ve tepkisel davranışlar da açık veya örtülü biçimde kendilerini gösterecektir... Bu nedenle kritik görevler yapan, masum insanların yaşam sorumluluğunu taşıyan kişilerin görev harici günlerde oruç tutmaları, profesyonellik adına da, dinimizce de doğru olandır.
Bugüne kadar resmi sebebi ‘pilotun oruçlu olmasına’ bağlanmış bir uçuş kazası raporu yoktur. Bu sevindirici bir bilgidir; ancak şu iki kaza öyküsündeki şüpheli unsurlar dikkat çekicidir: İlki 29 Temmuz 2010 günü Pakistan’da Air Blue Havayollarına ait Airbus 321 tipi yolcu uçağının İslamabad yakınlarında tepelere çarpması, uçaktaki 152 kişinin ölmesi olayıdır. 62 yaşındaki Kaptanın hipertansiyon, diyabet ve kalp hastası olduğu, dindar bir kişi olarak tanındığı, yasak olmasına rağmen sakal bıraktığı, kazadan önceki gün Berat kandili olduğu için gece ibadet edip uykusuz kaldığı, muhtemelen o gün oruçlu olduğu... gibi bilgiler basında yer almıştı. İkinci olay, 3 Ağustos 2011 günü Endonezya’da düşen ve 10 kişinin öldüğü Bell-412 helikopteri kazasıdır. Kaza Ramazan ayında olmuştu ve pilot muhtemelen oruçlu idi (1). Her iki olayda da pilotların oruçlu oldukları da, kazaların oruca bağlı performans kaybıyla alâkalı olduğu da kesin değildir. Ama özellikle karayollarında Ramazan ayı boyunca belirgin biçimde artan kazalara bakılarak, oruçlu sürücülerde görülen psikomotor performans bozukluğunun pilotlarda da görülmemesi için bir neden olmadığı üzerinde düşünülmelidir.
Oruç tutmanın kazalar üzerindeki etkilerine dair örnekleri bazı İslam ülkelerinden vermek belki daha ikna edici olabilir: S.Arabistan’dan, Yemen’den, Fas’tan, Umman’dan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nden gelen yazılarda, Ramazan ayında trafik kazalarının belirgin şekilde arttığı dürüstçe ifade ediliyor. Sabahın erken saatlerinde sahura kalkmanın uyku düzenini bozup gün boyu sersemlik yaratabileceği; yorgunluk, baş ağrısı, baygınlık hissi, konsantrasyon azalması ve karar verme hatalarının “ölümcül bir kokteyle” dönüşebileceği bu yazılarda açıkça vurgulanıyor (2,3,4,5). Hele ki diyabet, astım, ülser, depresyon, kalp-tansiyon hastalıkları vs. olan kişilerin oruç nedeniyle sağlık ve performans durumlarının daha da kötüleşeceğini tahmin etmek için doktor olmaya gerek yoktur.
Biz Ramazan ayında görev günlerinde kokpit, kule ve teknik ekiplerin oruç tutmamaları, bunu görev dışı günlere ertelemeleri gerektiğini yıllardır söylüyoruz. Bir uçuş doktoru olarak bu uyarımızı, operatör performansını şu veya bu ölçüde azaltan tüm unsurlara (katı diyet, alkol, sigara, yorgunluk, uykusuzluk, ağır spor, stres, jet-lag, vs) karşı da yıllardır yapmaktayız. Oruç kısıtlamasını, spor hekimleri müsabakaya çıkacak sporculara, öğretmenler sınava girecek öğrencilere, ilâhiyatçılar kritik işler yapan herkese yapmaktadırlar. Açık kalp ameliyatı yapacak bir doktorun oruçlu olması ne kadar yanlışsa; günde 4 bacak uçuş yapan bir pilotun, yüzlerce hava trafiğini yöneten bir kontrolörün, ya da uçağa ameliyat eder gibi teknik müdahalede bulunan bir personelin oruçlu kafayla bu işleri yapması da o kadar yanlıştır diye düşünüyoruz. Bunun dini bir vecibeye karşı çıkmak gibi çarpıtılarak algılanması ve yandan vuruşlar yapılması, konunun özünü kaybettirir. Fas’ta Ulaştırma Bakanı pilotların oruç tutmamaları gerektiğini açıkça ifade ederken (6), bizde her konuda söyleyecek sözü olan bazı yöneticilerin bu konuya gelince sessiz kalmaları, zımnen görev başında oruç tutmayı destekledikleri (ya da buna göz yumdukları) anlamına geliyor. Uçuş emniyeti adına çıkıp da bu konuda laik birkaç söz söyleyecek bir yetkili yok mudur? Dünyada sebebi oruca bağlı performans kaybı olan ilk kazanın bizden çıkmamasını temenni ediyoruz...
Kaynaklar:
1. Gerry Gibb, Geoff Roberts. Aviation risk management response post fatal accident. http://asasi.org/papers/2012/Aviation%20Risk%20Management%20Response%20Post%20Fatal%20Accident%20-%20Gerry%20Gibb.pdf
6. http://riadzany.blogspot.com/2006/12/moroccan-news-briefs-29.html