Batıl inançlar ne kadar dışlanmaya çalışılsa da etkinliğini belirli ölçülerde sürdürmektedir. İnsanlar binlerce yıldır anlamlandıramadıkları şeyleri doğaüstü güçlere atfederek onların gazabından korkmuşlardır. 13. Cuma gününü, salı gününü, kara kediyi, solaklığı, ayna kırılmasını, masa üstündeki ayakkabıyı, kapalı alanda şemsiye açılmasını, vs. uğursuz saymışlar; uğursuzluktan korunmak için de çeşitli ritüeller üretmişlerdir. Bazı otellerde 13. kat olmadığı gibi, Boeing imalâtı uçaklarda 13. sıra bulunmuyor. THY'nin de dahil olduğu bazı havayollarında 13. koltuk sırası yoktur. Japon uçaklarında 4 ve 9; İtalyan uçaklarında 17'nin lâneti inancı yüzünden bu sayılar kullanılmıyor.
En akılcı yaklaşım İngilizler'den gelmiştir: British Airways yetkilileri uçaklarında 13 numaralı koltuk sıralarının bulunduğunu ve hiçbir yolcunun bu koltuklarda oturmamak için direniş göstermediğini açıkladı. Ama aynı İngilizlerin 2-3 kuşak önce 2. Dünya Savaşına katılan pilot dedeleri, zincir, fular, maskot gibi sağ kalmalarına yardım edeceğine ve uğur getireceğine inandıkları fetişlerini titizlikle korurlardı; bunların kaybolmalarını ölüm fermanı gibi algılarlardı. Stajyer pilotla uçmak da, savaşta vurulan bir pilotun kız arkadaşıyla gezmek de uğursuzluktu... Amerikalılarda da durum farklı değildi; John Steinbeck, bir Amerikan savaş uçağı hangarında bir nişancının kaybolan madalyonunu bütün ekibin saatlerce nasıl aradığını anlatmıştı.
ABD Hava Kuvvetlerinde bir F-106 filosunda iki uçağın havada çarpışması ve takip eden başka kazalar sonrasında pilotlar, bu filoda kaderlerinin kötü yönde yazılı olduğuna dair karamsar düşünceler geliştirdiler. Bunun üzerine konunun psikolojik değerlendirilmesi için uçuş doktorlarından konsültasyon istendi. Uçuş doktorları ve psikiyatristler yaptıkları incelemeler sonunda olaylarda psikiyatriyi ilgilendiren bir yön olmadığı şeklinde rapor verdi. Ama Komutanlık bu filoda bir "uğursuzluk ve moral problem" (Jinx, bad luck) olduğu kararına vararak, tüm pilotları başka üslere ve filolara dağıttı. Sonrasında (uğursuzluk büyüsü bozulduğundan mı, yoksa psikolojik etkilenme kalktığından mı!) kaza oranlarının belirgin biçimde düştüğü görüldü...
Uğursuzluk bazı kişisel hatalarla beceriksizliklerin günah keçisi olarak da kullanılır; futbolda direkten dönen peş peşe birkaç şut sonrası bir uğursuzluk olduğundan o takım futbolcularının da, taraftarlarının da kuşkusu kalmaz. (Halbuki topun kaleye gitmesi veya direğe çarpması, tamamen vuruş açısı, şiddeti, verilen falso ve rüzgâr gibi fiziksel etkenlere göre gerçekleşir.) Bir maçta Maradona'nın stattan ayrılmasından sonra Messi'nin gol atabilmesi, Arjantin Futbol Federasyonu Başkanı tarafından Maradona'nın uğursuz olduğuyla açıklanmıştır. Arsenal'li futbolcu Aaron Ramsey de ne zaman gol atsa bir ünlü (Kaddafi, Steve Jobs, Usame Bin Ladin, Whitney Huston) ölmekte idi. Bu tür rastlantılardan üretilen hikâyeler belki magazin okuyucularını eğlendiriyordur ama, olayın öznesi olan kişileri ürkütüyor ve bir çok sıradan insanın kafasını da karıştırıyor olmalıdır.
Uzay Mekiği (Shuttle) ekibi fırlatma günü poker oynar; gemi komutanı kazanmadan odadan çıkılmaz ve fırlatma prosedürü başlamazdı… Bunun bir ritüel olarak anlamı, komutanın kaybettiği her oyunda kötü şansını (yani üzerindeki uğursuzluğu) biraz daha tüketmesini sağlamaktı. Artık oyunda kazanmaya başlaması, kötü şanstan (uğursuzluktan) tamamen arındığı anlamına gelir ve bu sırada uçuşa çıkılmasının daha iyi olacağına inanılırdı...
2014 yılının 8 Mart gününde Hint Okyanusunda kaybolan ve 17 Temmuz günü de Ukrayna üzerinde vurularak düşürülen iki Malezya uçağı kazalarında toplam 534 kişi öldü. Malezya Havayollarının 1977 yılında bir uçak kaçırma olayı ve sonraki yıllardaki 3 kazası da eklenince, şirkette bir uğursuzluk mu olduğu spekülasyonları yapıldı. Bilimsel bakış açısıyla bunun doğru olması düşünülemez; ama uçağa yolcu olarak binecek batıl inançları olan sıradan insanlarda ve bazı uçuş ekiplerinde bir tedirginlik yaratmayacağı da söylenemez. Bunun beklenen sonucu, maalesef şirketin batmasıdır...