|
 |
3. (HAVALİMANI+KÖPRÜ)=RANT
|
 |
|
 |
 |
Herkesin eli kolu bağlanmış, birkaç konuşan, itiraz eden bilim insanı ve çevreci örgütler dışında toplu halde İstanbul’un ve Kuzey Marmara’nın katline tanıklık ediyoruz. 3. Köprü güzergahı ve bağlantı yolları için yanlışlıkla (!) 250 bine yakın ağaç kesildiğini Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu açıklamıştı. Böyle bir yanlışlığın ardından projede ufak tefek değişiklikler yapıldı.
Resmi açıklamalara göre 3. havalimanı için 1.8 milyon ağaç taşınacak, 657 bin ağaç da kesilecek. Bu projede yanlışlık ya da değişiklik var mı, varsa ne kadar, pek bilgimiz yok şimdilik… Zaman gösterecek!..
Görüşlerini açıklayan bilim insanlarına kulak verirsek, İstanbul’a nefes aldıran Kuzey Marmara’ya yapılacak 3. havalimanı, 3. köprü ve yolları ile Kanal İstanbul projeleri, ormanların yok olmasına, su kaynaklarının kurutulmasına, ekolojik sistemin tahribatına neden olacak…
Birkaç ay önce yapılan bir toplantıda DHMİ Genel Müdürü Orhan Birdal’a gelişmiş ülkelerde havalimanı çevresinde yapılaşma olmamasına karşın Türkiye’de bunun tam tersi bir anlayış olduğunu hatırlatmış ve “3. havalimanı için böyle bir tehlike yok mu” diye sormuştum. Birdal, bu konuda ilgili kurumların ve belediyelerin mutlaka önlem alacağını, böyle bir duruma müsaade edilmeyeceğini söylemişti. Şüphesiz Birdal yanıtıyla “olması gerekeni” işaret ediyordu. Ancak yıllar öncesinden başlayarak anlı şanlı arazi rantçılarının o bölgedeki arsa yatırımları ve -Başbakanın da açıkladığı- üçüncü havalimanı yakınında Kuzey Marmara otoyolu kenarında milyonluk şehir planları göz önüne alındığında fotoğraf çok net bir biçimde beliriyor. Ve bu fotoğrafta, iddia edildiği gibi “muhteşem bir İstanbul manzarası” maalesef görünmüyor.
Bu görüşümüzü destekleyen bir haber geçen hafta Aydınlık Gazetesinde yayınlandı. Bekir Batu’nun haberine göre, 3. havalimanının yapılacağı bölgede Ülker grubunun iki şirketi üzerinden 2006 yılında devasa boyutlarda (3 milyon 630 bin metrekare) arsa alımı yapılmış. 3. havalimanı protokolünün imzalanmasından sadece 11 gün sonra bu arsalar için 326 milyon lira bedelle kamulaştırma kararı alınmış. Ortada bu işlemle büyük bir rant yaratıldığı ve kamu zararı oluştuğuna ilişkin iddialar varken, Ülker Grubunun Wall Street Journal’a yaptığı açıklamada, 2006 yılında satın alınan arsaların 2013’te değerlerinin altında olan bedellerle satıldığı, dolayısıyla kamunun zararına bir işlem söz konusu olmadığı belirtilmiş!.. Şimdi biz de buna inanacağız, öyle mi? Hani neredeyse “bu şirketler arsaları toplarken, gelecekte oluşacak kamu yararı düşünüldü ve sırf sizin iyiliğiniz için alındı” diyecekler… Maalesef, ortada böyle bir skandal varken, kimsenin ağzını bıçak açmıyor, ne hükümetten ne TOKİ’den bir ses çıkıyor… Ve bu suskunluk, bu kabullenişle daha çok ‘atı alan’ 3. köprüden geçip, 3. havalimanına doğru gider… Yazımızın başlığındaki formül de ülkenin değişmez gerçeği olarak yinelenir.
Aydınlık günler dileğiyle…