Âşık Seyrani'nin (Develi yöresi) “Teleksiz Kanatla Şahin Uçamaz” türküsünde aşk, kuşlarla anlatılır:
Teleksiz kanatla şahin uçamaz
Kanat ister elbet telek sevdiğim
Leylek şikârının (avının) kanın saçamaz
Kaynak ister pençe bilek sevdiğim...
Âşıkların canı maşukların treni
Cevher-i can hakkın güzel madeni
Âşık Seyrani'den sorsunlar seni
Soyu insan huylu melek sevdiğim.
Yine Âşık Virani'nin (Orta Anadolu) “Telli D(t)urnam Kalkın Geçin” türküsünde aşk, ayrılık, hüzün duyguları, âşıkların çok sevdiği turnalarla anlatılmaktadır:
Telli durnam kalkın geçin bu elden
Yârin didarına (Yüz, çehre) varın durnalar oy oy
Alın bir de beni kanat altına
Camal'ı canana verin durnalar oy oy
Kaderin elinden yüreğim dağlı
Hasretlik elinden gözyaşım çağlı oy oy
Yolunuz uğrarsa o yâre doğru
Derdimi önüne serin durnalar oy oy...
Benzer konuda çok popüler olan türkü, Muzaffer Sarısözen-Hacı Taşan tarafından Kırıkkale-Keskin yöresinden derlenmiş: “Allı Durnam Bizim Ele Varırsan” türküsünün sözleri:
Allı durnam bizim ele varırsan
Şeker söyle kaymak söyle bal söyle
Gülüm gülüm kırıldı kolum
Tutmuyor elim durnalar hey
Eğer bizi sual eden olursa
Boynu bükük benzi soluk yar söyle
Ah gülüm gülüm, yar gülüm gülüm
Kırıldı kolum tutmuyor elim turnalar hey
Allı durnam ne gezersin havada
Arabam kırıldı kaldım burada
Gülüm gülüm, kırıldı kolum
Tutmuyor elim, durnalar hey
Ah gülüm gülüm, yar gülüm gülüm
Ne onmamış bir kulmuşum bu dünyada
Akşam oldu allı durnam dön geri...
Âşık Sefai'nin türküsünde de turnalar, aşk ve ayrılık duygularını götürendir. “Turnalar (Kater Kater Olmuş)” isimli türkünün sözleri:
Kater kater olmuş yine turnalar
Feryadında bin bir türlü sır gizli
Yüce dağlar nolmuş yine turnalar
Sinesinde yağmur kar gizli
Kalırsa âlemde mecal-i naçar
O zaman yükselip göklerden uçar
Diyardan diyara kanadın açar
Sevdasında karşılıksız ar gizli
Akıl almaz şu feleğin işine
Avcı salar gökyüzünde peşine
Alıcı kuş cırnak (pençe, tırnak) vursa döşüne
Utandırma yarasını sar gizli
Gökyüzünde sıralanmış nedendir
Sorarlarsa yaralanmış nedendir
Bir Sefai parelenmiş nedendir
Sinesinin bir yanında yar gizli...
Yusufeli yöresinden Âşık Özeri ‘nin “Turnalar (Gurbet Elinde Kaldım)” türküsünde de turnalar hasret, sıla, yalnızlık, çaresizlik gibi duyguları yüklenmişlerdir:
Gurbet elinde kaldım yalnız
Sesime ses katın turnalar
Bizim ele uğrar ise yolunuz
Bir haber getirin allı turnalar
Uçan boynunuzu uzatın gelin
Kanatlarınızı bezedin gelin
Aman kendinizi gözetin gelin
Alıcı kuş sağlı sollu turnalar
Özeriyim yine çıktım çileden
Gurbet beni yakıp yakıp kül eden
Yine bir haber yok bana sıladan
Ötüşürüz dertli dertli turnalar...
Sıla, aşk, yalnızlık, hasret vb. duyguları anlatan türkü ise Mardin yöresinde Âşık Kuloğlu'ndan; “Turnalar (Acap Ne Diyardan)” türküsünün sözleri:
Acap ne diyardan uçup gelirsiz
Bir haber sorayım durun turnalar
Sevdiğim dilberden ne bilirsiz
Bana bir teselli verin turnalar
Kılavuzum yanlış yola salarsa
Şahin görüp tellerini yolarsa
Alayını bölük bölük bölerse
Ayrılık nic'olur görün turnalar
Kasımın günlerini sakın fevt (kayıp, ölüm) etmen
Vakitsiz çıkıp ta yollara gitmen
Avcılar duyarlar çağrışıp ötmen
Sağ esen menzile erin turnalar
Gönlün perişandır tellerin eğri
Dayanmaz cevrine aşkın bağrı
Azmedin çekilin Bağdat'a doğru
Çöllerin sefasını sürün turnalar
Kuloğlu dembedem içmede dolun
Mest eder aşığı ol tatlı dilin
Mardin dağlarına uğrarsa yolun
Topraklara yüzler sürün turnalar.
Davut Sulari'nin “Turnalar Gelir Bizim Elden” türküsü benzer duyguların turnaların uçuşuyla anlatıldığı diğer bir türkü örneği:
Turnam gelir bizim elden
Yeni kalkmış ağır gülden
N'olur konuş bizim dilden
***
Nakarat:
Üç telli dört telli beş telli turnam
Sen olmaz isen buralarda durmam
Sen olmaz isen ben sensiz olmam
Turnam hey turnam hey yaralı turnam
***
Turnam arşta pervaz ile
İn düzgünüm tavaf eyle
N'olur aşkı dilden söyle
***
Nakarat
***
Sular'iyi avcı sanma
Sakın kara tasa kanma
Bizim yaylalardan inme
***
Nakarat
Turnaların kullanıldığı son örnek (Aslında daha pek çok örnek olmasına rağmen hepsini buraya alamadık. O.G.B.) ise Amasya yöresinden Musa Aslan'dan derlenmiş:
Gökyüzünde bölük bölük turnalar
Leyli leyli turnalar, turnalar ey
Nerededir meskeniniz eliniz
Bir name yazayım yâre götürün
Leyli leyli götürün, götürün ey
Dost eline uğrar m'ola yolunuz
Telli turnam gökyüzünün gülüdür
Leyli leyli gülüdür, gülüdür ey
Elsi konducağı Bağdat elidir
Gözüm yaşı mahramalar (mahrum) çürüdür
Leyli leyli çürüdür, çürüdür ey
Aşamazsan telli turnam dön geri...
Haksızlıklara karşı yapılan türküde kuşlar yine metafor olarak kullanılmıştı. İskenderunlu Âşık Telli Osman'ın türküsünün sözleri şöyle:
Tilkiler göz diker hava kuşuna
Sıçrar, alamaz emek boşuna
Tünekten yemek gelmez işine
Sırrı bilinmedik nelerimiz var
Karga kuşu çok dönemez havada
Yalar yutar yavru koymaz yuvada
Nice kullar el kaldırmış duada
Gece gündüz haktan dilerimiz var
Nice insanların çürümüş özü
Kafası bozulmuş görmüyor gözü
Pusturur kuşları şahanın bazı
İnce tel elekten elerimiz var
Telli Osman'ım der de keşfe kaldırsak
Kaç metredir ölçümünü aldırsak
Halimizi bir makama bildirsek
Suçluların bağrın delerimiz var...
Kuş metaforuyla ilgili listemizdeki son türkü Trabzon yöresinden Kadriye Cora düzenlemesi olan “Uçan Kuş Tutulur mu?”:
Uçan kuş tutulur mu?
Sevda unutulur mu?
Can geldi boğazıma
Aşağıya yutulur mu?
Gökteki yıldızlara
Bir kanat olamadım
Uçan kuş yuva yaptı
Kuş kadar olamadım
Al şalım yeşil şalım
Dağları dolaşalım
Sen orada ben burada
Rize'de buluşalım
Gökteki yıldızları
Pay edelim yıldızları
Aldılar güzelleri
Kaldı yaramazları...
Grup Yorum’ un “Destan Boran Fırtınası isimli albümünde yer alan ve “Uçurtmayı Vurmasınlar” filminin müziği olan bu türkü oldukça ironik, acıklı, metaforik (ölüm orucu) sözleriyle dikkati çeken bir çalışmadır. Film müziği, tematik olarak anne ile kızının konuşmalarının bir bölümüdür:
Ben buluta çok sarıldım, herkes ağlamaz sanırdı.
Şimşeklerin ziline basıp kaçıp sonra ıslanırdım
Başka bir şey bekleme benden.
Ben bittim. Ben benden geçtim kalbim renkli tebeşir.
Boş ver beni! Sıradan bir karakterim
Siyah beyaz gözükür mü gökkuşağının karakteri?
Boş ver beni! İyiyim ben eksik olma
Rüyalar yeter zaten, kokun eksik olmaz.
Gökyüzüne saklandım, kimse bulmasın daha
Küçük barış dedi: Uçurtmayı vurmasınlar
Bırak vursunlar, kuzu unutur mu kurdu?
Kalbinin varoşlarına gecekondu kurdum.
Kader, mayın tarlası; her bir yerde tuzak var! Senin yaptığın açık yaraya tuz atmak!
Geçmişi boş ver ama aynı yerdeyim
Benden bir halt olmaz evet eskiciye ver beni...
Şiar Can'ın türküsü aynı sıkıntıları anlatır:
Ne kadar kalın taş olsa duvarlar
Uçurtmamız uçar gider göklerde
Güneşimiz kara zindan aşarlar
Işıkları saçar gider göklerde
Yarınlara sarkar bulut eterden
Çocuklar uçurtur, korur beterden
Göklere ulaşır yel alır yerden /Gönül evin açar gider göklerde
Şiar Can açların açı Odesa /Yaşamak paylaşım ben sen o dese
Sevdam zincirlenip düşse kodese
Kalsa bile naçar gider göklerde
Uçurtmamız uçar gider göklerde...
Yetim Mehmet Ankara'da pilot olduktan sonra uçak kazasında yaşamını yitirince, memleketinde ana-oğul için yakılan ağıt oldukça acıklı:
Tayyareler harlıyor
Pırıl pırıl parlıyor
Üsteğmen annesi
Yavrum diye ağlıyor
Trene bindirdiler
Şehire indirdiler
Hastanenin önünde
Kefeni giydirdiler
Tayyareler yan gider
Üç oğlun sana yeter...