|
 |
OTOYOLDA 270 KM; RİSKLİ PİLOTLAR
|
 |
|
 |
 |
Galatasaray’lı futbolcu Sabri Sarıoğlu’nun eşi Yağmur Sarıoğlu’nun, İzmir-Çeşme otoyolunda aşırı hız yaptığıyla ilgili haberler bayram öncesinde medyada yer aldı. 24 Haziran 2016 günü, Kerimcan Durmaz isimli, pek neşeli ve kendisine sürekli gaz veren arkadaşını sözde havaalanına yetiştirmek için hız sınırlarının çok üstünde tehlikeli bir seyir yaptı. Her ne kadar teknik incelemede, Lamborghini marka otomobilin Seferihisar gişelerden girişi ve Alaçatı gişelerinden çıkışı arasındaki mesafe-süre hesaplamasına göre ortalama 192 km hızla seyrettiği belirlenmiş olsa da, 270 km hıza çıktığını gösteren görüntüler (snapchat aracılığıyla) sosyal medyada paylaşıldı. Sonuçta teknik veriye dayanarak bir miktar para cezası kesildi ve ’Trafiği tehlikeye sokmak’ nedeniyle suç duyurusunda bulunuldu.
Yağmur Sarıoğlu’nun profesyonel bir ticari havayolu pilotu olarak (hem de bir ‘anne’ kimliğiyle) ergen tavırları göstermesi, emniyet kemeri de takmaması, bir de bunu sosyal medyada sergilemesi, masum ve makul düzeyde bir hız merakı ile hoş görülecek gibi değildir. Kendisinin, arkadaşının ve trafikte normal hızda araç kullanan başka masum insanların can ve mal güvenliğini tehlikeye atmaya hakkı olmadığını bilmesi gerekirdi. Kural ihlâlleri yaparak keyfi risklere giren pilotların bunun benzerlerini uçuşta tekrarlamayacağı söylenebilir mi? Havacılıkta bütün kazaları riskli tutumlar içindeki pilotlar yapar gibi bir iddia abartılı olur; ama riskli tutumları alışkanlık haline getiren pilotların sayısal ve oransal olarak daha çok kaza yaptıkları gerçektir. Bir ticari havayolu şirketinde yüzlerce yolcunun can güvenliğinden sorumlu olan böyle kişiler (riskli pilot kategorisinde midir diye) izlenmelidir.
Önceki yıllarda Las Vegas’da bir gökdelenin 108. katından paraşütle atlama, bungee-jumping yapma, kutuplarda yeraltı mağarasına inme gibi heyecanlı etkinliklere katılan ve motosiklet tutkunu olan bu kişi, keşke merakını böyle sürdürmeye devam etseydi. Riskli tutumlara yatkın kişilerin adrenalin gereksinimlerini lunaparklardaki tehlike simulasyonu yaratan araçlarda tatmin etmeleri herkesin hayrınadır. Bunların kara ve hava trafiğinden uzak tutulması gereği o kadar açıktır ki, buna karar vermek için uçuş doktoru, psikiyatrist ya da trafik polisi olmaya gerek yoktur… Nitekim Hürriyet gazetesi magazin yazarı Onur Baştürk, 27 Haziran günkü Kelebek ekinde, bu kişinin hem sürücü hem de pilotluk ehliyetinin iptal edilmesini önerdi. (Bu bağlamda, yetkili hastanelerde pilotaj muayenesi yapan psikiyatristlerin magazin basınını takip etmelerinin zaman kaybı olmayacağını da görmüş olduk...)
Şöylesine yanlış bir kanı var: Mesleğine uygun davranış göstermeyen pilotların, seçim ve periyodik muayene süreçlerinde elenecekleri ve bu tip kişilerin kokpitlerde oturamayacakları sanılır… Halbuki, seçim ve eğitim sürecinde ‘damat ya da gelin adayları’ gibi iyi fotoğraf veren; narsisist, antisosyal, sınır, paranoid, vs. kişilik eğilimlerini gizleyerek pilot olabilen kişilerin varlığına sektörün içindeki çok kişi şahittir. Bunlar kendilerinin de fark etmedikleri impulsif, maço, incinmezlik, kararsızlık veya inisiyatifsizlik tutumları yüzünden ‘riskli’ kategorisindedirler. Olay sadece kişilik/davranış sorunlarıyla da bitmez; eğitim ve bilgi eksikliği varsa, uçuş emniyet kültüründen habersizse, disiplinsizse; havacılığa ‘hava atmak, statü kazanmak veya uç heyecanlar yaşamak’ gibi güdülerle girdiyse sonuç gene aynıdır… Biz askeri havacılıkta pilotların psikiyatrik değerlendirmelerini yaparken, (5-10 dakikalık nezaketli mülâkat sırasında olası psikopatolojilerin gizlenebileceği varsayımıyla) filo yöneticilerinden ve uçuş doktorlarından ‘kıta anketi’ denilen bir gözlem ve kanaat notu isterdik; değerlendirmemizde çok önemli ipuçları ancak bu biçimde elde edilmekteydi.
Adı geçen kişinin uçuş başarısını ve disiplin tutumlarını yakinen bilmiyoruz. Magazin basınında sıkça yer almasına bakarak, ikinci pilot olarak uçtuğu havayolu şirketinde düzenli bir uçuş mesaisi yapıyor olması mümkün görünmüyor. Zaten şirket içinde ayrıcalıklı bir yeri olduğuna ve uçuş programlarında keyfi değişiklikler yapmaya çalıştığına dair söylentiler duyulmakta. Hadi bunlar şirketin iç sorunudur, yöneticilerin Galatasaray sempatisi bağlamında hoşgörülü davranışıdır diyelim ve bizi ilgilendirmeyeceğini söyleyip geçelim. Ama bir başka açıdan bakıldığında, bu ayrıcalıkların diğer uçuş ekiplerini nasıl etkilemekte olduğu önemlidir. Bunlar havayoluyla uçan vatandaşlar (müşteriler) olarak bizi de ilgilendirir. Çünkü ekip uyumsuzluğu, CRM bağlamında uçuş emniyet zafiyetinin örtülü nedenlerinden biridir…